NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
ابْنُ
الْمُثَنَّى
حَدَّثَنَا
مُعَاذُ بْنُ
هِشَامٍ
حَدَّثَنِي
أَبِي ح و
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ عَلِيِّ
بْنِ سُوَيْدٍ
حَدَّثَنَا
رَوْحٌ
حَدَّثَنَا
هِشَامُ بْنُ أَبِي
عَبْدِ
اللَّهِ عَنْ
قَتَادَةَ
بِإِسْنَادِهِ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ مَنْ
أَعْتَقَ
نَصِيبًا
لَهُ فِي
مَمْلُوكٍ
عَتَقَ مِنْ مَالِهِ
إِنْ كَانَ
لَهُ مَالٌ
وَلَمْ يَذْكُرْ
ابْنُ
الْمُثَنَّى
النَّضْرَ
بْنَ أَنَسٍ
وَهَذَا لَفْظُ
ابْنِ
سُوَيْدٍ
(Yine Ehu Hureyre'den)
rivayet olunduğuna göre; Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Her kim bir köle
üzerindeki hissesini azad ederse, eğer malı varsa (kalan kısmın bedelini de)
kendi malından (ödemek suretiyle kölenin vücudunun tümünü) hürriyetine kavuşturur."
(Bu hadisin senedinde
bulunan) ravi İbnül-Müsenna, en-Nadr b. Enes'den söz etmemiştir. (Hadisteki)
cümle(lerin rivayeti) İbn Süveyd'e aittir.
İzah:
Ahmed b. Hanbel; II
347.
Ortaklardan birinin
aralarında müşterek olan köle üzerindeki hissesini azad edince, kölenin tüm vücudunun
hürriyyete kavuşmuş olacağını ifade eden 3933 numaralı hadiste, kölenin
tamamen hürriyetine kavuşmasının, ancak bu kimsenin kölenin kalan kısmının
bedelini ortağına ödemesiyle gerçekleşmiş olacağını ifade eden3936 numaralı
hadis-i şerif arasında bir çelişki yoktur. Çünkü 3933 numaralı hadis-i şerif,
kölenin yarısını azad etmesi ile birlikte kölenin kalan kısmını da hemen azad
edebilecek maddi güce sahip olan kimse hakkındadır. 3936 numaralı hadis-i
şerif ise bu imkana sahip olmadığı halde bir kölenin kendi üzerine düşen
kısmını azad eden kimse hakkındadır. Bezü'l-Mechud yazarının bu husustaki
açıklamaları şöyledir: "İki kişi arasında müşterek iken vücudunun bir
kısmı ortaklarından biri tarafından azad edilen bir köle vücûdunun kalan
kısmının" takdir yoluyla tesbit edilen- kıymetini ödemek, yine onun ilk
yarısını azad eden ortağa düşer. Her ne kadar bu hususta itilaf yoksa da,
yansı azad edilen müşterek bir kölenin kalan kısmının ne zamandan itibaren hür
sayılacağı mevzuu ulema arasında ihtilaflıdır. Cumhuru ulema ile İmam
Şafii'nin en sahih olan görüşüne ve Malikilerden bazılarına göre, yarısı azad
edildiği andan itibaren kölenin tümü hürriyetine kavuşmuş olur. Delilleri ise
Eyyub'un nivayet ettiği, "O artık hürdür." hadis-i şerifidir. Nitekim
Taha-vî'de ibn Ebî Zib yoluyla Nafi'den (şu mealde) bir hadis-ı şerif nivayet
etmiştir: "onun kalan değerini ödemek de onun bir kısmını azad etmiş olan
kimseye düşer. Artık o köle hürdür."
Malikilerin meşhur olan
görüşüne göre, bur durumda olan bir köle kalan kısmının kıymeti diğer ortağa
Ödenmedikçe hürriyetine kavuşmuş olamaz. Fakat köle üzerinde hak sahibi olan
ortak henüz bu hakkını almadan kölenin kalan kısmını azad ediverirse köle o
andan itibaren hürriyetine kavuşmuş olur. İmam Şafii'nin bu mevzudaki
görüşlerinden biri de budur.
Hanefi mezhebine göre
ise, bir köle sahibi, kölenin bir kısmını azad edince, kölenin tümü değil ancak
bu kısmı hürriyetine kavuşmuş olur. Artık köle kalan kısmının kıymetini ödemek
ve hürriyetini tamamen kazanmak üzere çalışmaya başlar.
İmam Ebu Yusuf ile İmam
Muhammed'e göre ise, eğer bu köle iki ortak arasında müşterek ise, vücudunun
bir kısmının ortaklardan biri tarafından azad edilmesiyle vücudunun tümü
hürriyetine kavuşmuş olur. Bu hüküm, azad eden ortağın fakir olması halinde
geçerlidir.
Bu ortağın zengin
olması halinde İmam Ebu Hanife'ye göre, şu üç durumdan birini seçmekte
muhayyerdir:
1) İsterse ortağı gibi
o da kölesi üzerindeki hissesini azad eder.
2) İsterse köle üzerindeki
hissesinin kıymetini ortağına ödettirir.
3) İsterse bu kıymeti
ödemesi için kölenin çalışıp kazanmasını ister.
Eğer kölenin ilk
yarısını ödeyen ortak, kölenin kalan kısmının kıymetini de ödemeyi kabul
ederse, o zaman köleden velaü'l-ıtâka hakkının kendisine verilmesini talep
etme hakkını elde eder. Eğer ekinci ortak, kalan kısmını kendisi azad ederse,
ya da kalan kısmının kıymetini kölenin çalışıp kazanarak kendisine ödemesini
isterse o zaman velâ hakkı iki efendi arasında müşterek olur.
Eğer kölenin yarısını
azad eden birinci ortak fakir ise, o zaman ikinci ortak şu iki durumdan birini
seçme hakkına sahiptir:
1) İsterse o da ortağı
gibi köle üzerinde hissesini azad eder.
2) İsterse köle
üzerindeki hissesinin kıymetini kölenin kazanıp kendisine Ödemesini ister. Her
iki durumda da vela hakkı iki ortağa ait olur.
Bu mevzudaki ihtilaf şu
iki esastan kaynaklanmaktadır:
1- Hürriyetin bölünüp
bölünmeyeceği konusu: imam Ebû Hanîfe, hürriyetin bölünebileceği esasından
hareket ederken, Ebu Yusuf ile İmam Muhammed onun bölünebileceği görüşünden
hareket etmişlerdir.Bu mevzuda İmam Şafii de İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed
gibi düşünmektedir.
2- Kölenin ilk yarısını
azad eden ortağın zengin olmasının, kölenin ikinci yarınının kıymetini ödemek
için kölenin çalıştırılmasına engel teşkil edip etmeyeceği konusu:
İmam Ebu Hanife'ye
göre, birinci ortağın zengin olması kalan kısmın ödenmesi için kölenin
çalışmasını istemeye engel değildir. İmameyne göre ise engeldir.
Gerçekten hadis-i
şeriflerden bazılarında kölenin bu kıymeti kazanması için çalıştırılmasından
bahsedilmesi de İmam Ebu Hanife'nin bu görüşündeki isabeti isbat eden
delillerdendir. 3934... numaralı hadiste geçen, "ve onu (kölenin)
kıymetinin geri kalan kısmını da ödemekle mükellef kılmıştır." mealindeki
cümle, "Eğer ortaklardan biri kölenin bir kısmını azad eder, diğer ortağı
da kölenin kalan kısmını azad etmezse, birinci ortak zengin olup kölenin kalan
kısmını azad etmeyi isterse o zaman kölenin kalan kısmının kıymetini ortağına
ödemesi gerekir." anlamında kullanılmıştır.
3935... numaralı
hadiste geçen, "onun vücudunun tamamını kölelikten kurtarmak da ona
düşer" anlamındaki cümle de, "Eğer onun tümünü hürriyetine
kavuşmasını istiyorsa onu kurtarmak ta birinci ortağa düşer. " anlamına gelmektedir.
Bütün bu durumlar,
birinci ortağın zengin olması ve kölenin bütün vücudunun hürriyetine
kavuşmasını arzu etmesi, diğer ortağın da hissesini azad etmeye yanaşmaması
halinde birinci ortağın kölenin kıymetini ikinci ortağa ödeyerek kölenin tüm
vücudunu azad etmesi gerekliğini ifade eder. Bu mevzuda ittifak vardır. Ancak
bu ifadelerde birinci ortağın fakir olması kölenin kalan kıymetini de kendisine
ödemesi için kölenin çalıştırmasını yasaklayan bir engel yoktur. Bu da Ebu
Hanife (r.a)'ın bu mevzudaki haklılığını ortaya koyan başka bir husustur."